Taner ERASLAN
1. Giriş
Anayasal bir kurum olan Sayıştay, kamu idarelerinin hesaplarını denetlemekte ve hesap yargılaması sonrasında, bu idarelere ilişkin kesin hüküm niteliğinde karar vermektedir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 2006 yılı başında yürürlüğe girmesiyle birlikte, dış denetim olarak adlandırılan Sayıştay Kanunu’nun da değiştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede, uzun bir gecikmeyle, yeni Kanun’un yasalaşması 2010 yılını bulmuştur.
Kanun’un kabul edilmesi ile birlikte ikincil ve üçüncül düzey mevzuat çalışmalarının hazırlanması ve hukuken yürürlüğe girmesi de zaman almıştır. Dolayısıyla, 5018 sayılı Kanun ile reform niteliğindeki yeni kamu maliyetim anlayışının gereklilikleri, uzun yıllar Sayıştay tarafından denetlenmemiş ya da bu yöndeki denetimlerin hukuki alt yapısı kurulamamıştır.
Bu çalışmamızda yeniden yapılandırılan dış denetim hakkında 6085 sayılı Kanun’la getirilen değişikler hakkında kısa bilgilendirme yapılarak, özellikle Sayıştay yargılamasında ortaya çıkan illiyet bağının önemi ve içtihat niteliğindeki kararlara değineceğim.
2. Sayıştay’ın İkincil ve Üçüncül Mevzuat Düzenlemeleri
Mülga 832 sayılı Sayıştay Kanunu yerine 6085 sayılı Kanunla birlikte yayımlanan alt düzey mevzuat düzenlemeleri aşağıda yer verilmiştir:
Usul ve Esaslar
Yönetmelikler
Denetim Rehberleri
3. Yeni Sayıştay Kanunu Neler Getirdi? Hangi Uygulamalara Son Verdi?
Söz konusu düzenlemeler ile Sayıştay denetim ve hesap yargılaması fonksiyonlarında oldukça önemli ve kapsamlı değişikliklere gidilmiştir. Yeni Sayıştay Kanunu kapsamında aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır:
Yeni Kanun ile aşağıdaki uygulamalara son verilmiştir:
4. İlliyet Bağının Anlamı ve Hukuk Sisteminde Önemi
Toplumda adalet düşüncesinin yerleşmesi ve adalete olan güvenin oluşturulması, hukuk sisteminde sorumluluk kavramının doğru belirlenmesine bağlıdır. Daha açık bir ifadeyle, sorumlu doğru tespit edilmişse, adaletin yerine getirildiğine inancımız artmakta, tersi durumda ise adalete güvenimiz azalmaktadır.
Cezai, idari, mali veya siyasi gibi farklı şekillerde karşımıza çıkan sorumluluk kavramının illiyet bağı ile doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Bu anlamda, illiyet bağı sorumluluğun doğru tespitinde en önemli araçtır.
Hukukta, gerçekleşen zararla sorumluluğu doğran olay veya davranış arasındaki sebep-sonuç ilişkisine, genel anlamda illiyet bağı denilir. Mesela, A, B’yi tabancasıyla vurarak öldürmüşse, vurma olayı, sebebi; ölüm ise zararlı sonucu, vurma olayıyla ölüm arasındaki bağ da illiyet bağını teşkil eder.
Sorumluluğun doğru belirlenerek, adaleti tesis etmek amacıyla atılacak her adım, illiyet bağının doğru kurulmasına sıkı sıkıya bağlı olacaktır. Diğer bir ifadeyle, sonuca götüren “sebep” bulunmadıkça, bu ikisi arasındaki ilişki ortaya konulmadıkça, adaletin tesis edilmesi de mümkün olamayacaktır.
5. Sayıştay Yargılamasında İlliyet Bağı
Sayıştay yargılamasında, yukarıda yer verilen sorumluluk hallerinden sadece “mali” açısından değerlendirme yapılmaktadır. Dolayısıyla, tartıştığımız, kamu personelinin mali sorumluluğu ve bu sorumluluğun belirlenmesinde esas alınan yöntemdir.
Mülga 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun, sorumluluk halleri başlıklı 45.maddesinde aşağıdaki düzenlemeye yer verilmişti:
“Sorumlularca, gelir, gider, mal ve kıymetlerden mevzuata uygun olarak tahakkuk ettirilmediği, alınmadığı harcanmadığı, verilmediği, saklanmadığı veya idare edilmediği Sayıştayca kesin hükme bağlananları, sorumlular keyfiyetin idarece kendilerine bildirilmesinden başlıyarak üç ay içinde Hazineye ödemekle zorunludurlar.”
Diğer taraftan, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun Sorumlular ve sorumluluk halleri başlıklı 7.maddesinde ise aşağıdaki hükümlere yer verilmiştir:
“(1) Bu Kanunun sorumlular ve sorumluluk halleri uygulamasında; 5018 sayılı Kanun ve Sayıştay denetimi ile ilgili diğer kanunlarda belirtilen sorumlular ve sorumluluk halleri esas alınır.
(2) Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar; kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur. Bu sorumluluğun yerine getirilip getirilmediği Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacak Sayıştay raporlarında belirtilir. Kamu zararına sebep olunan durumlar ise bu zararın tazminine ilişkin hükme bağlama işlemi ile sonuçlandırılır.
(3) Sorumlular; mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri ile illiyet bağı kurularak oluşturulan ilamda yer alan kamu zararından tek başlarına veya birlikte tazmin ile yükümlüdür.”
Kamu görevlilerinin sorumluluk hallerinin tespitine ilişkin iki düzenlemede temel farklılıkların başında, yeni düzenleme ile kusurun kimden kaynakladığının tespit edilmesi ya da illiyet bağının kurulması gerekliliğidir.
6. Sayıştay Uygulamasında İlliyet Bağı
Yeni düzenleme çerçevesinde, yapılan Sayıştay denetimlerinde ve yargılamasında, illiyet bağının sorumluluğun tespitinde tartışıldığını görmekteyiz:
Belirtilen nedenle sorumluların söz konusu savunmaları da kabul edilemez.
“…Konunun sorumluluk yönüyle incelemesine gelince;
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71’inci maddesinde kamu zararı; “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” denilerek kamu zararının kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda oluşması, başka bir ifadeyle kamu zararı ile mevzuata aykırı karar, işlem veya eylem arasında illiyet bağının bulunması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda da kamu zararı adı geçen kişinin mevzuata aykırı olarak “Fen İşleri Müdürü” kadrosuna atanmasından kaynaklandığından, oluşan zarardan bu işlemi teklif eden ve işlemi onaylayan gerçekleştirme görevlileri ile atama işlemi kendisi ile ilgili olduğu için mevzuata aykırılığından bilgi sahibi olduğu açık olan harcama yetkilisidir.
Her ne kadar Denetçi tarafından söz konusu kamu zararından Gerçekleştirme Görevlisi sıfatlarıyla (İşçi) … ve (Sözleşmeli Personel) … sorumlu tutulmuşlarsa da; söz konusu kamu görevlileri atama işleminin hiçbir aşamasında yer almadıkları için, bahse konu atama işlemindeki mevzuata aykırılığı ödeme sırasında bilip tespit etmeleri kendilerinden beklenemez. Bu nedenle de oluşan kamu zararından sorumlu tutulmaları hakkaniyetle bağdaşmaz.” Yılı 2013, Dairesi 6, Karar No 590, İlam No 394 Tutanak Tarihi 29.11.2018
Yukarıda yer verilen kararda, açıkça kamu zararının kimden kaynaklandığı tartışılarak, illiyet bağının kurulmasına dikkat edildiği görülmektedir.
7. Sonuç
Kamu görevlileri açısından mali sorumluluk oldukça önemli bir risktir. Bu süreçte, kusura dayalı sorumluluğun kurulması, adaletin tesis edilmesi açısından önem arz etmektedir. Kimse kusuru olmadığı bir kamu zararının tazminini sağlamakla sorumlu tutulmamalıdır.
İlliyet bağının doğru veya hiç kurulmaması, kusursuz sorumlulukla tazmin demektir ki bu durumda da adaletin tesis edildiğini söylemek güçleşecektir. Sayıştay yargılamasında bu yönde önemli adamlar atılmış ve yapılan mevzuat değişiklikleri ile bu konuda uygulamaya geçilmiştir.
İlliyet bağının doğru kurulmasını sağlamak açısından, kamu iş süreçlerinin net ve açık olarak belirlenmesi ve kamu zararının tanımında ve tespitinde bazı değişiklere gidilmesinde fayda görmekteyim.